03-09 Kasım Organ Bağışı Haftası
Hastanemiz poliklinik alanında stand açılarak , konu hakkında hasta ve yakınlarına bilgilendirme yapılmıştır.
Organ bağışı nedir, nasıl ve nereye organ bağışı yapabilirsiniz?
Organ bağışı kişinin hayatta iken kendi iradesiyle, organlarının bir kısmını veya tamamını ölümünden sonra başkalarının tedavisi için kullanılmak üzere izin vermesidir. 18 yaşını aşmış, akıl ruh sağlığı yerinde, mümeyyiz olan herkes organ bağışında bulunabilir.
Bağış yapılabilecek yerler;tüm devlet hastaneleri,özel hastaneler,sağlık ocakları,sağlık müdürlükleridir.
Prosedür olarak bir form doldurulup organ bağış kartınız veriliyor. Beş dakikalık bir işlem diyebiliriz. Yapılan organ bağışları o hastanenin yetkili kişisi tarafından internet üzerinden SAĞLIK BAKANLIĞININ ORGAN VE DOKU BAĞIŞI BİLGİ SİSTEMİ ne girilir. Bakanlık yetkilileri dışında kimsenin bu bilgileri görmeye yetkisi yoktur. Kartınızın üzerinde bulunan bilgiler de organ alımı için hiçbir zaman yeterli değildir.Organ bağışı ve nakli hizmetleri 1979 yılında yürürlüğe giren 2238 sayılıOrgan ve Doku alınması, aşılanması, saklanması ve nakli hakkındaki kanun sınırları içinde yürütülür.
Organ bağışı yaptığım nerden biliniyor, ya kartım yanımda olmazsa?
Sıkça sorulan bir soru. Kişi organ bağışı yapmış ancak kartını yanında taşımıyor diyelim. Ama bir şekilde yaşamını yitirdi ve organ bağış kartı yanında yok. Böyle bir durumda ne olacak? Daha sonra da ayrıntılı değinileceği gibi kadavradan ( beyin ölümü olmuş kişi ) organ nakli sadece beyin ölümü olmuş kişilerden yapılır. Bunun anlamı şudur; kişi herhangi bir hastanenin yoğun bakım ünitesinde solunum cihazına bağlı olarak yaşamını yitirmiştir. Beyin ölümü hali tespit edilip Sağlık Bakanlığının sistemine girildikten sonra sadece bakanlıktaki ilgili yetkililer kişinin organ bağışı olup olmadığını sistem üzerinden kontrol edebiliyor. Böyle bir durumda ölen kişilerin yakınlarına Türkiye’nin her yerinde, kişinin organ bağışı olsun ya da olmasın mutlaka organ nakli koordinatörleri tarafından bilgi verilip organ bağışı konusunda fikirleri alınıyor. Yaklaşımları olumlu ise yazılı onay alınarak bu kişilerden organ nakli yapılıyor. Kişinin kartı olsa dahi aileden mutlaka yazılı onay alınıyor. Kişinin önceden organ bağışı yapmış olması vasiyet değeri taşıdığından, ailelerin daha rahat karar vermesine yardımcı oluyor. Bu konuda toplumun hassasiyetleri ve etik değerler göz önünde bulunduruluyor. Organ nakli, bağışı zorla olabilecek bir şey değildir.
Organ bağış kartım birilerinin eline geçerse bana zarar verebilirler mi veya bağışlanan organları isteyen doktor istediği hastaya nakledebilir mi?
Bir de toplumda şöyle bir inanış var; “ organ bağışı yaptığımı ya organ mafyası öğrenir de peşime düşerse” , bunlar bazılarına komik gelebilir ama bu endişelerini dile getirenlerin oranı hiç de az değil maalesef. Biraz bilgi eksikliği, asparagas haberler, maillerde dolaşan bilgi kirliliklerinin bunlara sebep olduğunu söyleyebiliriz.
Herkesin organ çıkarıp takmaya yetkisi ve de uzmanlık becerisi yoktur. Türkiye’de bu ameliyatları yapan insan ve merkez sayısı bellidir. Ve bir organ bağışı olduğunda bu bir koordinasyon sistemi tarafından idare edilir, çeşitli araştırmalar ve aşamalar sonucunda uygun alıcılara nakledilir. Yani isteyen hastane, isteyen doktor kendi isteği doğrultusunda kimseden organ alamaz, organ nakli yapamaz. Örneğin Adıyaman üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde beyin ölümü gelişen ve organları bağışlanan bir kişinin organlarının hangi hastanelerde, hangi hastalara nakledileceğine karar verme yetkisi bu hastaneye değil doğrudan SAĞLIK BAKANLIĞI ULUSAL ORGAN VE DOKU NAKLİ KOORDİNASYON MERKEZİNE aittir. Koordinasyon sistemi hastanelerdeki Organ Nakli koordinatörlerinden başlar, sırayla Bölge Koordinasyon Merkezleri ve Ulusal Koordinasyon Merkezi olarak yapılanır. Organ nakli organizasyonunun mutlaka koordinasyon sisteminden, bilim kurullarından geçmesi ve şeffaf olması şartı vardır. Ayrıca her alınan organ herkese nakil edilemez. Bazı nakiller için de doku ve kan grubu gibi uygunlukların olması şartı vardır.
Organ nakli kimlerden yapılabilir?
Avantajlar , dezavantajlar nelerdir?
Her ölen kişiden organ nakli yapılabilir mi?
Organ nakli iki şekilde yapılır. Bunlar canlıdan canlıya veya beyin ölümü gelişmiş ( kadavra ) kişilerden yapılan nakillerdir.
Canlıdan canlıya organ nakli böbrek, karaciğer ve akciğer gibi organlar için geçerlidir. Örneğin anneniz, babanız veya kardeşiniz diyalize giren bir böbrek hastası, siz uygun koşullar var ise böbreğinizin birine ona verebilirsiniz. İnsanlar tek böbrekle de hayatta kalabilirler ancak ilerde o kişinin de organ nakline ihtiyacı olabileceği düşüncesiyle tıpta bu istenmeyen bir durumdur. Örneğin bir kaza vs. sonucu tek böbreğinizi kaybederseniz diğerine ihtiyaç duyabilirsiniz. Yine karaciğer ve akciğer için de aynı sebepler geçerlidir. Siz sağlıklı iken, organınızın birini veya bir parçasını ( karaciğer ve akciğer için geçerli) birine vererek, yani sağlıklı iken bir risk alıp takip edilmesi gereken potansiyel hasta grubuna giriyorsunuz. Ama maalesef bağışların yetersiz oluşu, organ nakli bekleyen insanların çokluğu, yakınlarımızın acı çekmesi, onların hastalıkla mücadele edememesi son çare olarak bazen canlıdan canlıya nakli zorunlu kılmaktadır. Kalp, pankreas gibi hayati organlar için ise kadavradan nakil zorunludur.
Kadavradan ( beyin ölümü gelişmiş kişi) organ nakli, sadece yoğun bakımlarda çoğunlukla beyin kanaması, ağır kafa travmaları, trafik kazaları vb. sebeplerle solunum cihazına bağlı yatan, beyin ölümü gelişmiş kişilerden yapılabilir. Toplumda her ölen kişiden organ nakli yapılabilir diye bilinir ama durum böyle değil maalesef. Kişi hastanenin herhangi bir kliniğinde bile ölmüş olsa, solunum cihazına bağlı değil ve beyin ölümü olmamışsa bu kişilerden organ nakli yapılamaz. Yani bazen basın yayın organlarında yazılan haberlerde olduğu gibi trafik kazaları veya depremler gibi doğal afetlerde kimsenin organını alıp birine nakil edemezsiniz. Bu her şeyden önce tıbben mümkün değildir.
Beyin ölümü ve bitkisel hayat kavramları nelerdir?
Beyin ölümünde;
Bir insanda beyin ölümünün gelişmiş olması demek; beynin tüm kan akımı ve oksijenlenmesinin durmuş olmasını, beynin tamamen ve geri dönüşümsüz olarak tüm fonksiyonlarını kaybetmiş olmasını tanımlar. Beyin ölümü olan kişide kısa zamanda diğer organlar da hayatiyetini kaybeder. Beyin ölümünde vücuda oksijen pompalayan bir solunum makinesi (ventilatör) olduğu için kalp bir süre daha atmaya devam eder. Kalbin kendine ait, beyinden bağımsız olarak çalışan bir merkezi vardır. Kalp dokusuna oksijen geldiği sürece bu merkezden elektriksel uyarı çıkar ve kalbin kısa bir süre daha atmasını sağlar. Şimdiye kadar dünyada beyin ölümü tanısı konulup tekrar yaşama dönmüş bir vaka yoktur. Beyin ölümü olan kişi tıbben ve yasal olarak ölü kabul edilir.
Beyin fonksiyonlarını geri dönüşümsüz olarak kaybetmiştir.
Hasta solunum cihazına bağlıdır, kendi kendine solunum yapamaz.
Bu durum koma ve bitkisel hayattan farklıdır.
Yapılan tüm tıbbi tedavi ve makine desteğine rağmen kısa süre içinde tüm organlar işlevini yitirir.
Bu kişiler artık tıbben ölüdürler. Bir daha hayata dönmeleri mümkün değildir.
Ancak beyin ölümü gelişmiş kişilerden organ nakli yapılabilir.
Kanunlar gereği beyin ölümü olup olmadığına çeşitli testler yapılarak, bir uzman heyet tarafından karar verilir. Bu kurulda beyin cerrahları, nöroloji, anestezi - reanimasyon ve yoğun bakım uzman hekimleri yer alır. Her hekim kendisi açısından yapılması gerekli muayene ve testleri yapar, belgeler ve koordinatöre sunar. Rapor sonuçlarına göre bütün hekimlerin hastanın öldüğüne kanaat getirmesi gereklidir. Son olarak da ölüm kararı bir tutanakla (beyin ölümü tutanağı) karara bağlanır ve SAĞLIK BAKANLIĞI na hemen bildirimi yapılır. Bu bildirim bütün sağlık kuruluşları için zorunludur.
Bitkisel hayatta ise;
Hastanın solunumu devam eder ancak makine desteğine ihtiyaç duyabilir.
Bu kişiler makine desteği ile aylarca, yıllarca yaşayabilir.
Bazı durumlarda iyileşme şansları vardır.
Bazen televizyon veya gazetelerde ”3 yıl - 5 yıl sonra tekrar hayata döndü” vb. haberler duyarız, bu vakalar bitkisel hayatta olan kişilerdir. Onlar için bir mucize gerçekleşmiş ve iyileşmişlerdir.
Derin koma da aynı şekildedir. Bu insanları tıp ölü kabul etmez, bu kişilerden organ nakli yapılmaz çünkü bunlar yaşayan insanlardır.
Bitkisel hayattaki kişilerde az da olsa bir yaşam belirtisi vardır.
İşte “bir ümit var mı” dediğimiz hasta grubu bunlardır. Evet, bunlarda az da olsa bir ümit vardır ve zaten biz bu kişilerden organ nakli yapmıyoruz. O kişi yaşama şansını sonuna kadar kullanacaktır.
Organ bağışının artmasının önündeki engeller?
En başta bilgi eksikliği geliyor. İnsanlar organ bağışının ne olduğunu, nasıl ve hangi durumlarda yapıldığını bilmiyorlar. Dolayısıyla bilinmeyen bir konuya yaklaşımları da temkinli oluyor. Ölen bir yakınının organlarını bağışlamayı düşünen bir aile kişinin bedensel bütünlüğünün tamamen bozulacağı endişesini taşıyor. Oysaki organ nakli ameliyatının herhangi bir ameliyattan ( örn. Bir mide veya barsak ameliyatı ) hiçbir farkı yok. Hatta aşırı özen gösteriliyor. Vücut üzerinde tek bir ameliyat izi dışında kötü bir görüntü olmuyor. Her gün onlarca trafik kazası vb. nedenlerle insanlar yaşamlarını yitiriyorlar ve çok kötü görüntüler ortaya çıkabiliyor, ama bu organ nakli ameliyatında böyle değil. En azından kişinin vücut bütünlüğüne saygı gösteriliyor. Sevdiğiniz birini kaybedip üzülüyorsunuz ama aynı anda verdiğiniz bir kararla başkaları için bir yaşam armağan ediyorsunuz. Yani sizin verdiğiniz bu önemli karar belki de kısa süreli ömrü kalan birileri için yepyeni bir başlangıç olabiliyor, buna maddi ve manevi bir değer biçilemez. En kötü anınızda başkalarına yeni bir yaşam armağan ederek teselli olabilir, sağladığınız bu fayda ile acınızı biraz da olsa hafifletebilirsiniz.
Çıkarılan asılsız söylentiler de bağışları etkiliyor!
Organ mafyası vs.
Konuya olan ilgiyi azaltan diğer bir faktör de özellikle internet üzerinde mail grupları arasında dolaşan ‘şehir efsaneleri’ dediğimiz söylentiler veya gazetelerde yer alan “organ mafyası çocuk kaçırdı” şeklindeki gerçeği yansıtmayan haberlerdir. Hepimize mutlaka en az bir kere böyle bir mail gelmiştir. Bu mailler ve yapılan asılsız bazı haber ve ihbarlar nedeniyle, emniyet ve jandarmanın yaptığı araştırmalar sonucunda herhangi bir mafya olayına rastlanılmamıştır. Bu zamana kadar bazen gazetelerde yer alan “kaçırıldı, organları alındı” vs. haberiyle ilgili böbreği veya başka bir organı alınmış ve tespit edilmiş bir vakaya rastlanılmadı. Bu konu ile ilgili adli tıp kurumu ve emniyet genel müdürlüğünün yazılı açıklamaları vardır. Reyting kaygısıyla, sorumsuzca yapılan bu haberler organ bağışını etkiliyor ve siz yaptığınız bu haberlerle yüzlerce kişinin ölümüne neden olunuyor, çünkü bu haberler sonrası bağıştan vazgeçenler olduğundan onların nakil olma şansını azaltmış oluyorsunuz. Yapılan yanlış haberler daha sonra düzeltilse ve gerçeği yayınlanmış olsa bile bu haber insanların kafasında ilk yayınlandığı şekliyle kalıyor. Organ bağışı konusunda bilgi eksiklikleri giderildikçe bağışa olan ilgi de artacaktır ki, arttığını da görüyoruz.
Önemli faktörlerden biri de “DİN” !
Her canlının hayatı kutsaldır, saygı gösterilmeli ve korunmalıdır. İnsanlarda “ acaba organ bağışı yaparsam günah mı işlerim “ düşüncesi var. Dini bilgi yetersizliği veya önyargılardan kaynaklı çekinceler de az değil. Bazen “organ bağışında bulunmak ister misiniz” diye sorduğumuz ailelerin konuyu önce bir din adamına danışmak istediklerini görüyoruz. Görüştükleri kişinin olumsuz görüş bildirmesiyle organ bağışından vazgeçen insanlar oluyor. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, 06.03.1980 tarih ve 396 sayılı kararı ile organ bağışı ve naklinin caiz olduğunu açıklamıştır.
Tüm dinler açısından incelemek gerekirse;
İslamiyet;organ-doku ve kan naklini zaruri bir tedavi yöntemi olarak kabul eder ve karşı değildir. Ancak bazı koşulların olması gerekir. Bunlar;
Organ veya dokusu alınan kişinin ölmüş olması,
Hastalığın sadece organ nakli ile tedavi edilebileceğinin mesleki yeterliliğine ve dürüstlüğüne güvenilen bir hekim tarafından karar verilmiş olması,
Alınan organ ve dokular için herhangi bir ücret alınmaması,
Tedavi edilecek kişinin buna izin vermesi,
Toplumun huzur ve güveninin bozulmaması bakımından organ ve dokusu alınacak kişinin buna sağlığında izin vermiş olması veya aksini beyan etmemiş olması koşuluyla yakınlarının izninin alınması.
İslam dini açısındanilgili ayet ve hadislerde vardır. Bunlar;
“Kim bir kimseye hayat verirse, o sanki bütün insanlara hayat vermişçesine sevap kazanır.”Maide suresi, ayet 32
“İnsan kendisinin kemiklerini bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor? Evet bizim onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter.”(Kıyamet suresi , ayet 3-4)
Hırıstiyanlıkaçısından ; transplantasyonun başladığı ilk yıllarda Katolik Kiliseler birinden organ çıkarılıp başka birine takılmasına onay vermediler ve insanlar üzerinde de çok etkili oldular. Ancak aradan geçen 60 yıl sonra klinik sonuçların ortaya koyduğu bilimsel gerçekler ve değişen değer yargıları, kilisenin bu dogmatik yorumunu değiştirip organ naklini destekleyen tutum içine girmesine neden olmuştur. Günümüzde Katolik kilisesinin toplum üzerinde oldukça etkili olduğu ülkelerden İSPANYA, organ bağışında ve naklinde Avrupa da 1. sıradadır.
Diğer bütün büyük dinlerde organ bağışını ve naklini destekler. Olumsuz ifadeler kişilerin kendi yorumlarından ibarettir.
Bağışlanan organlar kimlere naklediliyor?
Öncelikle doku ve kan grubu uygunluğuna göre acil bekleyen hastalara nakiller yapılır. Her hasta için organ nakli kriterleri vardır. Bu kriterleri bilim kurulları ( böbrek, kalp, karaciğer) belirler. Organ paylaşımında en önemli öncelik ;
Tıbbi aciliyet
Doku ve kan grubu uyumudur.
Din, dil, ırk, cinsiyet, zengin-fakir ayrımı gözetilmez.
Ulusal Koordinasyon Sistemi tarafından dağıtım yapılır.
Önce ülkedeki tüm bekleyen acil hastalar taranır. Uygun acil hasta yoksa sıradan bekleyen hastalara nakil gerçekleştirilir.
Yapılan tüm işlemler kayıt altına alınıp belgelenir.
Organ bağışında ne durumdayız, dünyadaki yerimiz?
Organ bağışı her geçen yıl bir önceki yıla göre yaklaşık 1,5 - 2 katı artış göstermekte ancak bu artış halen çok yetersiz. Ülke olarak yılda milyon nüfus başına minimum 25 kadavra donör sağlayabildiğimiz zaman organ nakli bekleme listelerindeki hastaları tedavi etme şansını yakalayabiliriz. Bizde ölümlerin ancak % 25 - 30 unun yakınları organ bağışını kabul ediyorlar. Bu da yılda milyonda 3,5 - 4 kişi demek. Yani kadavradan organ bağışında yıllık ortalamanın çok çok altında kalıyoruz. Bu nedenle her yıl yaklaşık 2 bin kişi organ nakli beklerken yaşamlarını kaybediyor. Yaş ortalaması da oldukça düşük. Örneğin böbrek hastalarının % 50 sine yakınını 5-40 yaş arası kişiler oluşturuyor.
Organ naklinin gelişmiş olduğu ülkeler ile aramızda bir kıyaslama yapmak gerekirse arada ortalama 10-15 kat fark var. Katolik bir toplum olmasına rağmen İSPANYA da oranlar milyon nüfus başına 35-40 arasıdır. Yine diğer Avrupa ülkelerinde ve Amerika da oranlar milyonda 25 in altında değil. Organ nakli bekleyen hasta listesine her yıl 4000-5000 yeni hasta ilave oluyor. Bizde ise yılda maksimum 3000-4000 kişiye (kadavra + canlı vericiden) organ nakli yapılabilmekte, geri kalanlar da maalesef kaderine terk edilmektedir. Yapılan nakillerin % 70 i canlıdan, % 30 u kadavradan sağlanmaktadır. İdeal olan çoğunluğunun kadavradan yapıldığı nakillerdir.
Organ nakli bekleyen hastalıklar halen önemini koruyor. Sayı her geçen gün artıyor, ama bağışlar ortalamanın çok altında devam ediyor. Organlarımızı toprağa gömmeyi tercih ediyoruz. Hepimizin bir yakını, sevdiği, eşi, çocuğu, anne veya babası organ nakli bekleyen bir hasta konumunda olabilir. Olmamasını dileriz. Organ nakli bekleme listesinde bekliyor olmak, birilerinin ölmesinin sizin yaşamanızı sağlıyor olması büyük bir travma. Aynı zamanda da yakınını kaybeden birinin bu durumundan olumlu bir sonuç çıkarması için bir fırsat oluşturuyor. Herkesi bir yaşam armağan etmeye davet etmek istiyoruz..
Hastanemizde organ bağışında bulunmak için başvuru adresi:
İskilip Atıf Hoca Devlet Zemin Kat Organ Bağış Birimi
ASLOLAN HAYATTIR!...
ORGAN BAĞIŞINDA BULUNARAK SİZ DE YENİ BİR YAŞAM ARMAĞAN EDEBİLİRSİNİZ
YAŞAMAK GÜZEL, YAŞATMAK DA !...