Güney Marmara Bölgesinin en büyük ve en donanımlı transfüzyon ünitelerinden biri olan Talasemi merkezimiz Talasemi polikliniği ve günü birlik ayaktan tedavi merkezi olarak hizmet vermeye başladı.
Güney Marmara Bölgesinin en büyük ve en donanımlı transfüzyon ünitelerinden biri olan Talasemi merkezimiz Talasemi polikliniği ve günü birlik ayaktan tedavi merkezi olarak hizmet vermeye başladı.
Güney Marmara Bölgesinin en büyük ve en donanımlı transfüzyon ünitelerinden biri olan Talasemi merkezimiz 21 Nisan 2021 tarihinden itibaren Talasemi polikliniği ve günü birlik ayaktan tedavi merkezi olarakhizmet vermeye başlamıştır. Transfüzyon merkezi 2 yataklı günübirlik tedavi odası, 5 transfüzyon koltuğu ve 1 adet müdahale odasından oluşmaktadır. Bebeklik döneminden erişkin yaşa kadar tüm talasemi hastaları 3-4 hafta aralıklarla eritrosit süspansiyonlarını düzenli alarak multidisipliner bir ekiple tedavi olmaktadır.
Kronik hasta takibi içinde kardiyak muayene ve ekokardiyoğrafi, endokrin komplikasyonların izlemi, Göz-KBB muayenesi, odiyometrik incelemeler, batın ve pelvik ultrasonografileri, kemik mineral dansitometrisi, T2*MR tetkikleri yapılmaktadır. Aynı zamanda prenatal tanı-tedavi ve genetik danışmanlık hizmetleri yürütülmektedir.
TALASEMİ NEDİR ?
Talasemi (Akdeniz anemisi) ömür boyu sürekli kan nakli gerektiren kalıtsal bir kan hastalığıdır. Genellikle bir yaşından önce cilt renginde solukluk, dalak büyüklüğü ve gelişme geriliği ile kendisini gösterir.
Ömür boyu kana bağımlı olan ve kesin tedavisi ilik nakli ile gerçekleşen Talasemi hastalığı ağır, tedavisi düzgün sürdürülmezse yaşam süresini belirgin kısaltan ve yaşam kalitesini çok olumsuz etkileyen bir hastalıktır. Hastalığın tedavisi zordur ve maliyeti çok yüksektir. Talasemili bir hastanın yıllık tedavi maliyeti 10.000 USD civarındadır. Bu nedenle, hastalıklı bireylerin doğmasını engellemek için tarama testi ile taşıyıcıların saptanması büyük önem taşımaktadır. Kesin tedavisi ise ilik naklidir.
Talasemi taşıyıcıları sağlıklı görünen, hasta olmayan fakat hastalığı taşıyan ve çocuklarına geçirebilme ihtimali olan kişilerdir. Hastalığın ortaya çıkması için anne ve babanın her ikisinin de taşıyıcı olması gerekir. Taşıyıcılık evlenmeye engel değildir.Ancak iki taşıyıcının evlenmesi halinde hasta çocuk sahibi olma riskleri mevcuttur. Gebeliğin ilk aylarında doğum öncesi tanı yapılabilir. Genetik bilimindeki gelişmeler; tüp bebek yöntemleriyle geliştirilen embriyolarda genetik incelemeler yapılmasına olanak tanır. Embriyoda genetik tanı olarak bilinen Preimplantasyon Genetik Tanı adı verilen yöntemle hastalık saptanmayan embriyolar, anneye transfer edilerek, taşıyıcı çiftlerin sağlıklı bebek sahibi olması sağlanabilir. Hasta olanlarda ise ağır kansızlık vardır. Anne, baba ve çocuğun tam kan sayımı, hemoglobin elektroforezi ve genetik tetkikleri yapılarak kesin tanı konur.